28 Kasım 2015 Cumartesi



Bankalar, paralar, bozulmasın aralar 








Her ne kadar hanımlar mali konularla çok ilgilenmeseler de bu yazıyı okumalarını öneririm.
Özellikle  Türkiye'de yaşayan  hanımların okumasında fayda var.
Belki bu yazı, kocalarını yönlendirmelerine yardımcı olur.
Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım,

Çikolata dedin mi İsviçre'dir abi. Yani bilen bilir,  İsviçre'nin çikolataları muhteşemdir.
Saat dendiğinde de öyle. Saat konusunda İsviçre markaları referanstır.
Fakat yine de İsviçre dendiğinde   aklımıza ilk gelen şey  bankalarıdır.
Şu meşhur İsviçre'nin ser verip sır vermeyen  bankaları. 
Pekiiii, neden birisi, kendi ülkesi dururken, gidip parasını İsviçre'de bir bankaya yatırır ?
Eğer adamın parası kara para ise, İsviçre'den  daha iyi bir yer bulamaz.
Çünkü İsviçre bankaları  hem beton gibi sağlamdırlar, hem de müşterilerinin sırlarını kimseyle paylaşmazlar.
Onun için bu  bankalar, kara para simsarlarının, diktatörlerin, kirli para sahibi siyasetçilerin,
mafyanın ve terör örgütlerinin kasası durumundadır.
Kimlerin parası çıkmadı ki bu İsviçre bankalarında...
Hatta pek çok skandalı ortalara döken Wikileaks  belgelerine göre TC.Cumhurbaşkanı Sn. RTE.'ın bile
bu İsviçre bankalarında  8 ayrı gizli hesapta 800 milyon doları varmış.
Ayrıca bakın, bunu bir de kim söylemiş?
Oda TV soruşturmasından tutukluyken cezaevinde hayatını kaybeden,  MİT Dış İlişkiler Daire Başkanı 
Kaşif Kozinoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsviçre'de böyle gizli hesapları olduğunu beyan etmişti.
Gerçi bu konuda TC savcıları, hakimleri açılan mahkemelerde takipsizlik kararı verdi.
Fakat işin doğrusunu öğrenmeniz mümkün değil.
Çünkü İsviçre bankaları müşteri bilgilerini  paylaşmazlaaaaar.

Yani şimdiye kadar öyleydi.
Ne yani, artık öyle değil mi?

Evet  arkadaşlar, artık öyle değil. Bu ser verip sır vermeme işi tarihe karışmak üzere...
Aslında 1934 İsviçre Bankacılık Kanunu, bazı Fransız politikacılar ve işadamlarının o tarihlerde İsviçre'de paraları
olduğunun tespit edildiği skandal sonrasında çıkarıldı.
Konu çok eskilere uzanmasa da ilk kez İkinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle gündeme geldi. Nazilerin diğer
Avrupa ülkelerinin bankalarından çaldığı altınlar,  değerlendirilmek üzere İsviçre bankalarına gönderildi.
Toplama kamplarına gönderilen  Yahudilerin geride bıraktığı altın ve mücevherler de yine bu hasaplara yönlendirildi.
Savaştan sonra Dünya Yahudi Kongresi bu işin peşine düştü. Nazilerin gasp ettikleri her şeyi faiziyle geri istemek için
uluslararası davalar açtılar. Kazandılar da. Dava, 2000  yılında tarafların uzlaşmasıyla sonuçlandı. 
2009 yılında,  İsviçre bankaları İkinci Dünya Savaşı mağdurlarının ailelerine  toplam 490 milyon  dolarlık tazminat ödedi.

Ama esas fırtına 2010 yılında koptu.
2010 yılında İsviçre bankaları, özellikle bunların içinde en tanınmışlarından olan UBS,  tekrar uluslararası
haberlerde manşet oldu. ABD, vergi kaçırmak amacıyla UBS’te hesap açan Amerikalıların listesini USB'den istedi.
Müşterilerinin güvenliğini herşeyden önde tutan ve bu listeyi açıklamayacağını belirten UBS,
ABD’nin  güçlü baskısına dayanamadı. Amerikalı hesap sahiplerinin listesini Amerikan makamlarına verdi.
Dünya bir efsanenin çöküşüne tanık oldu.
Müşterilerinin adını devlet sırrından daha iyi saklayan mekanizma  bozuldu.
ABD’yi diğer ülkeler izledi.
Başta Almanya olmak üzere pek çok ülke İsviçre bankalarının kapısını
çaldı ve yabancı uyruklu hesap sahiplerinin listesinin açıklanmasını istediler.
Hükümetler haklı.
Önce bugün küresel boyuttaki terörizmle mücadelenin başı bu teröristlerin para
kaynaklarını kurutmaktan geçiyor. Bu paralarda uyuşturucu pisliği de var,
silah faturaları da var, her türlü melanet var. Vergi kaçıran iş adamlarının da
paraları işte bu limanlarda ancak saklanabiliyor.
Fransa'da vergi kaçakçılığıyla mücadele etmekle görevlendirilen Cahuzac'ın, gizli bir İsviçre bankası
hesabına yüz binlerce euro yatırdığı ortaya çıktı.
Bu gibi örnekler nakit sıkıntısı çeken Avrupa başkentlerinde öfkeye neden oluyor.
Yunanistan, çok ihtiyaç duyulan vergi gelirinin İsviçre bankalarında yok olduğunu gördü.
OECD ve diğer uluslararası verilere göre, İsviçre başta olmak üzere Lüksemburg, Belçika, Avusturya ve
Almanya gibi ülkelerde, Türkler'e ait 20 bini aşkın hesapta, 100 milyar doların üzerinde bir para bulunuyor.
Bunların 60 milyar doları aşan kısmının da İsviçre bankalarında olduğu sanılıyor.
ABD yönetimi de, 52 bin ABD vatandaşının, İsviçre bankalarında 15 milyar dolarlık bir hesabı bulunduğunu
ifade ediyor.
Uzun lafın kısası artık gizli hesap diye bir şey kalmayacak. Hükümetler artık buna izin vermeyecekler.
Hükümetler önce vergi affı gibi mekanizmalarla bu işin bir kısmını halletmeye gittiler.
Mesela TC hükümeti  "Getir kardeşim paranı, vergi filan istemiyorum, KDV sini öde, paranı resmileştir, kurtul"
dedi. Kimileri getirdi. Kimileri ise TC Hükümetine  güvenmedi ve getirmedi. İşte şimdi bu insanlar
panikteler. Zaman daralıyor. Bankalar yakında kendilerine sorulduğunda müşteri bilgilerini paylaşacaklar.
Ne zaman?
Son tarih 01.01.2018.
Peki bu iş yalnız İsviçre'yi mi  kapsıyor?
Hayır. Bütün ülkeleri kapsıyor.
Bütün bankaları kapsıyor.
Herkes bu anlaşmaya imza koydu.
Türkiye de buna dahil. İsrail de  dahil.
Bugün hangi ülkeye giderseniz gidin, yabancı uyruklu iseniz, bir bankada
hesap açmaya kalktığınızda;
"Bu hesap kime ait, sana mı başkasına mı?
Nereden geliyor?
Senin ülkendeki maliyenin bu paradan haberi var mı?
İspatın var mı?
Bak dikkat et, sordular mı söylerim, ona göre" 
diye belgeler imzalatacaklardır.
Peki bankalar bilgilerini herkesle paylaşacaklar mı?
Elbette ki hayır. Yargı organları, maliye bakanlıkları ancak belirli prosedürlerle
bu bilgileri sorabilecekler ve  ilgili bankalardan alabilecekler.
"Para benim, müşteri de benim,  ne dersem o"  devri bitti.
Pekiii, bu kadar belgelenemeyen para nereye gidecek?
Bankalar, "madem bu paranın kaynağını ispatlayamıyorsun al paranı git"
dediğinde parası elinde kalan adam ne yapacak?
İşte zurnanın zırt dediği yer burası...
Tek alternatif var.
MÜLK...
Ben yalnız Türkiye'yi bilirim.
Şimdilerde de biraz İsrail'i...
Hepiniz bildiğiniz çevrelere bakın. Mülk fiyatlarının nasıl çıktığını
muhakkak farkındasınızdır. İsrail'de rekor kırıldı. Her gün de yeniden
kırılıyor. Türkiye'de de öyle...
Resmi makamlar İsrail'de mülk alabilmek için ortalama 146 maaş gerektiğini
bildiriyorlar. Bu rekor. Ama kısa zaman sonra bu rekor  yeniden kırılacak.
Fransız Yahudileri  manyak gibi mülk alıyor İsrail'de...
Yabancıların İsrail'de mülk alması yüzünden fiyatların arttığını gören İsrail hükümeti
yabancı uyruklular için alım satım vergisini  arttırdı. Hiç bir tesiri olmadı.
Yabancılar almaya devam ediyorlar. Fiyatlar inanılmaz boyutlara geldi.
Tel-Aviv'in sahile yakın kesimlerinde mülk yok, kalmadı, bulunmuyor.
Ramat Aviv'de sürü psikolojisi ile o kadar mülk satılıyor ki satanlar bile
sattıkları fiyatlara inanamıyorlar. Daireler 1-2 sene içerisinde % 20, % 30
prim yapıyor. Bat-Yam ve Netanya'da da öyle...
Sallıyorum zannetmeyin. 34 yıldır buralarda emlak işleri yapan bir dostumdan aldığım
bilgiler bunlar. Adam kendisi satıyor, aktif satış rakkamlarını bildiriyor. Yani
öyle palavra filan değil.
Bu mülk fiyatlarındaki artış yalnız İsrail'e ait değil elbette. Türkiye'de de durum aynı.
Fiyatlar çılgın gibi artıyor.
Öte yandan artık para ile para kazanma devri Türkiye'de bitti.
Parasını bankada değerlendirmeye kalkanlar bu sene zarar ettiler.  Banka
faizleri ortalama  % 9.5 getirdi. Oysa dolardaki artış % 24. Yani birisi yılbaşında parasını dolara çevirip
otursaydı faiz almamasına rağmen (ya da çok az almasına rağmen) şimdi daha çok parası vardı.
Beri taraftan mülklerdeki  getiri bu şartlarda çok cazip duruyor.
Öte yandan Türkiye'de Merkez bankasının özerk olduğuna inanmıyorum. Kimse inanmıyor.
Döviz fiyatları ve faizler baskı altında. Enflasyonda aldı başını gitti. Şimdi bir de
Rusya problemi çıktı. Yılların cari açığı bir başaka problem.
Yani var ya, tıpa bir patlarsa....
Yeni bir devrin eşiğindeyiz.
Allah hepimizin yardımcısı olsun...
Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım...
Bu hafta bu kadar.
Sevgiyle kalın, hoşça kalın.
Aaron Baruh  (Ankaralı)
Kaynaklarım  :  Cumhuriyet Gazetesi Arşivleri,  5 Ağustos 2012  Sn. Remzi Gökdağ'ın yazısı  ve 
                                                                                    9 Şubat 2015 tarihli Cumhuriyet gazetesi.                                                                              
                            BBC News  21 Mayıs 2013
                            Radikal gazetesi Arşivleri, 1 Eylül 2009 
                            Wikileaks belgeleri
Ayrıca bu yazımı yazmamda yardımcı olan değerli kalem arkadaşım
Sn. İsi Ancel'e teşekkürlerimi sunuyorum.